Spielmann ve Tartakower Birinci Dünya Savaşı’nda

Temmuz 1914’te başlayan Birinci Dünya Savaşı o zamana kadar görülmemiş sayıda insanı cephelere süren ve öncesindeki Avrupa açısından nispeten barışçıl dönemin aniden sonunu getirerek büyük bir şok etkisi yaratan bir felaketti. Elbette Avusturya-Macaristan savaşı başlatan ülke olarak tam da savaşın merkezinde yer alıyordu, dolayısıyla Avusturya-Macaristan topraklarındaki birçok satranççı da ilan edilen seferberlikle birlikte kendisini cephede buldu.

1916’ya kadar savaş koşullarında da yayın hayatına devam etmeyi başaran Wiener Schachzeitung, bir yandan satranç içeriği sunmaya devam ederken bir yandan da askere alınan satranççılardan gelen haber ve mektupları yayınlayarak okurlarını bilgilendiriyordu. Spielmann ve Tartakower düzenli olarak redaktör Georg Marco’ya mektup ve kartpostal yollayan oyuncular arasındaydı, onlardan ufak bir seçkiye bakalım:

Benzer Meslekler Olarak Satranç ve Topçuluk

R. Spielmann Viyana’da yapılan muayenede ihtiyat birlikleri için elverişli bulunduğu zaman görevli yüzbaşıyla çiçeği burnunda acemi asker arasında şöyle bir konuşma geçmiş:

-Nesiniz?

-Satranç oyuncusu.

-Yani mesleğiniz demek istiyorum.

-Satranç ustasıyım.

-Meslek olarak mı? Var mı öyle bir şey? Bununla geçim sağlanabiliyor mu?

-Evet, eğer çok iyi yapabiliyorsanız.

“Öyleyse” demiş yüzbaşı, “sizi müstahkem topçu birliğine göndereceğiz, belki orada yeteneklerinizi değerlendirebilirsiniz.”

Wiener Schachzeitung 1914

Spielmann Güney Tirol’de

Rudolf Spielmann Mayıs başından beri cephede bulunuyor. 31 Mayıs’ta beni cepheden -Güney Tirol’de Pedraces yakınlarında Stern’den- gönderdiği bir katpostal ile sevindirdi. (Adresi: Telgraf Birimi, Cephe Postası 601) İçeriği daha geniş çevreleri de ilgilendirecektir: “32 kilometrelik tam teçhizatlı, ki bu yaklaşık 30 kilogramlık bir sırt çantasıyla yüklü olmak anlamına geliyor, bir yürüyüşün ardından buraya sağ salim vardık. Sakin ve pastoral bir yerdeyim, etraf ormanlar ve çayırlarla çevrili, gerçi bunlar son günlerdeki aralıksız yağan yağmurla birlikte insanda biraz kasvetli bir izlenim de uyandırıyor. Askerde olmak kolay, bir satranç turnuvasına göre çok daha az yorucu. Çok fazla boş zamanım var ve bu boş zamanı satranç çalışmaya ve köşe yazılarımı iletmeye adamak istiyorum. Fakat maalesef burada satranç dünyasından tamamen uzağım. Wiener Schachzeitung’un son sayısını iletebilirseniz çok müteşekkir olurum. Selamlarımla, R. Spielmann.

P.S. Değerli kulüp üyelerine selamlar


Wiener Schachzeitung 1915

Tarok, Satranç ve Tartakower’in Siper Hayatı

“Dr. Tartakower Mayıs başı beni yeni bir yaşam belirtisiyle sevindirdi. İçinde bulunduğumuz acı gerçeklik bile önceki yaşam sevincinden henüz hiçbir şey götürememiş ve kendisi gibi silah arkadaşlarının da her durumun iyi tarafını görmeye çalıştıklarını öğrenmek insanda ferahlatıcı bir etki yapıyor. “Muskete”nin tanınmış ve dahi karikatüristi Bay Egon Sternfeld’in geçici bir siper halet-i ruhiyesinde birkaç kuvvetli çizgiyle büyülü bir şekilde meydana getirdiği bana göre çok güzel çizimi de bu mutlu bir mizah duygusunun baskın geldiği ruh haline borçluyuz. Dr. Tartakower’e göre bu çizim “Küçük Kohn Cephede” 1 olarak adlandırılabilir. “Bunun dışında siperde gayet rahat yaşayıp gidiyoruz, boş günlerde birlikten baylar ile tarok 2 partileri oynuyoruz ve bazen değişiklik olsun diye tarok partilerine ek olarak iki de körleme oyun oynuyorum.

Sternfeld’in siperde çizdiği Tartakower karikatürü

Bu partilerden birinde 23. hamleden sonra şu konum oluştu:

Tartakower “Ne kadar güzel ve fantastik bir şekilde hayal edilebilir” diye düşünüyor: “Pagat ultimo 3 kontrla karşılanıyor, uzak geçer vezire çıkıyor, toplar havada ıslık çalıyor, bombalar patlıyor vs… Yine de sakin olun, böyle bir şey yok, savaşa dair bir şeyler duymak istersem gazeteyi okumam gerekiyor. Ve gazetede de Tarnow’daki büyük zaferi okuyorum. Yani belirleyici bahar hücumu başlıyor! Size ve tüm tanıdıklara selamlar.” Dr. Tartakower

Büyük zafer yürüyüşüne bu arada Dr. Tartakower de katıldı. En son gelen haberler sevindirici: “Tarta” neşeli ve sağlıklı bir halde ve bronz madalyaya layık görülmüş.

Buna karşılık aynı alaydan arkadaşı yedek subay Egon Sternfeld 9 Haziran’da hayatını kaybetti…”

Wiener Schachzeitung 1915

1“Küçük Kohn”: 20. yüzyıl başında yükselen antisemitizm çerçevesinde ortaya çıkmış, Yahudileri karikatürize eden bir karakter. Tartakower de bir Yahudiydi ve Sternfeld’in abartılı çizimi ona “Küçük Kohn”u hatırlatmış olmalı.

2 O yıllarda popüler bir kağıt oyunu
3 Tarok oyununun oynandığı destede bir kağıt

Nasıl Satranç Ustası Oldum?

Eugen Gömöri’den Bir Anket

Satranç ustası olmak, en nadir, özel ve ilginç mesleklerden biridir. Prof. Dr. Vidmar veya Dr. Treybal gibi amatörler, daha doğrusu turnuva profesyonelleri, için bile-Dr. Alekhine de şimdilerde Paris’te bir avukatlık bürosu açmak istiyor- satranç başlıca geçim kaynağıdır. Bu yüzden Semmering Turnuvası münasebetiyle bir dizi ünlü katılımcıdan kendilerini satranca neyin çektiğini ve onları bu oyuna bağlayan şeyin ne olduğunu ifade etmelerini istedim. İlginç ve yer yer psikolojik açıdan değerli cevaplarını aşağıda bulabilirsiniz.

Dr. Alexander Alekhine

Öncelikle gerçeği aramak ve ondan sonra da mücadele unsuru nedeniyle satranç ustası oldum.

Daha küçük bir çocukken kendimde satranca karşı bir yetenek hissediyordum, böylece henüz 16 yaşındayken -daha lise öğrencisiyken, 1909 senesinde- “usta” oldum. 7 yaşında da satranç oynuyordum ama ciddi olarak oynamaya başlamam 12 yaşında oldu. Daha o zamanlarda satranca karşı içimde bir dürtü, karşı konulamaz bir kuvvet hissediyordum.

Alexander Alekhine

Karakterimi satranç yoluyla geliştirdim. Satranç her şeyden önce objektif olmayı öğretir. Satrançta ancak eğer öncelikle kendi hatalarınızı görüyorsanız büyük bir usta olabilirsiniz. Bu, hayatta da böyledir.

İnsan hayatının amacı ve mutluluğunun kaynağı kişinin verebileceğinin azamisini vermesidir. En büyük başarılarımı satrançta gerçekleştirebileceğimi deyim yerindeyse bilinçdışı olarak hissettiğim için satranç ustası oldum. Ancak belirtmeli ve vurgulamalıyım ki profesyonel bir usta olmam ancak Rus Devrimi nedeniyle gerçekleşti ve hukuk kariyerimi de devam ettirme niyetindeyim.

Aron Nimzowitsch

Satranç hayatın bir aynasıdır, satranççıların dünyasından başka hiçbir yerde fanatizm -esasen çok hakir gördüğüm bir şey- bu ölçüde çiçek açmış ve serpilmemiştir. Kısmen şaka yollu diyebilirim ki benim için yıllar içerisinde bir ihtiyaç haline gelen insan toplumuna karşı “antipati”me daha yoğun bir hedef bulmak için satranç oynuyorum ve bu yüzden usta oldum. Mizahı bir kenara bırakırsak şöyle derim:

Aron Nimzowitsch
  1. Başarıya tapınmayı hakir görürüm;
  2. Fakat bu, satranç dünyasında özellikle fazla serpilmiştir,
  3. Başarı fanatizmini burada da gözlemlemek genel olarak kötümser dünya görüşümü tasdik ediyor ve bu yüzden hoşuma gidiyor.

Richard Reti

Gençliğimde iki tane sevdiğim uğraşı vardı: matematik ve satranç. İlgimi matematiğe değil de satranca yöneltmem hususunda beni harekete geçiren şey satrancın matematiğe göre daha canlı ve yaşama dair olmasıdır, bilmeyenlere tuhaf veya paradoksal görünecek bir neden. Matematik derken genel, pratik matematikten değil tamamen spekülatif bir karaktere sahip, sonlu ve sonsuz elemanlara sahip kümeler ve onların oluşturdukları yapılar ile ilgilenen modern matematikten bahsediyorum. Satranç da spekülatif bir oyundur (Matematik de tıpkı satranç gibi bir oyun ve bilimdir), burada da spekülatif yapılar oluşturulur ancak bu yapılar mücadelenin ve mücadeleyle birlikte de hayatın sembolleridir ve bu yüzden matematiğe göre bana daha sıcak gelmişlerdir. Buna ek olarak satranca dair özel fikirlerimi daha kolay başarıya ulaştırabilirdim, çünkü satrançta benim fikirlerimi kabul etmek istemeyen bir rakibi pratik olarak, yani oyunda, fikirlerimi tanımak zorunda bırakma olanağı mevcuttur.

Richard Reti

Daha sonralarıysa iyi bir fikrin her zaman galip gelmesi gerektiği yönündeki iyimserliğimin abartılı olduğunu yine de kabul etmek zorunda kaldım, çünkü başarıya ulaşmak için çok fazla ayrıntılı teknik çalışma, sportif öz-disiplin, kendine hâkim olma ve güç gerekir, ki bu bir satranç ustası olarak başarı elde edebilmek için -büyük bir matematikçi için de zorunlu olduğu gibi- pratik olarak satrancın düşünsel içeriğiyle ilgisi olmayan sıkıcı ve kapsamlı bir çalışma gerektiği anlamına gelir.

Bana satrançta özellikle neşe veren şey stratejik fikirlerin bilgisidir. Ve bir turnuvada oynadığım zaman fikirlerimin doğruluğunu sınarım.

Akiba Rubinstein

Satranç bana ben 14 yaşındayken hederde gösterilmişti. 16 yaşındayken teoriyle ilgilenmeye başladım. Daha sonra büyük üstat Salwe’nin yaşadığı Lodz’a gitmem bana öğütlendi. Gelişimimi orada tamamladım, diyebilirim ki Salwe’nin yanında çıraklığımı yaptım. Böylece usta oldum.

Kendimde bir eğilim ve yetenek hissetmiştim. Sıradışı bir şekilde iyi bir hafızaya da sahiptim. Şimdi de 21 yıllık satranç ustalığım süresince oynadığım tüm oyunları hatırlıyorum. İsim veya yerlere yönelik bir hafızam yok, sadece özel bir satranç hafızasına sahibim.

Akiba Rubinstein

Beni oyuna bağlayan şey estetik zevk. Güzel bir kombinezon bende estetik bir zevk yaratıyor. Adeta bir humma haline giriyorum.

Satranç sadece bir sanat değil aynı zamanda bir bilimdir. Zafer ve diğer her şey bilimsel temeller üzerinde gerçekleşir. Rakibin zayıf tarafı, karelerin işgali vs. bunların hepsi satrancın bilimsel kısmına aittir.

Rudolf Spielmann

Önceleri bir iş adamıydım, ama daha sonra mesleğimde ilerleyemeyeceğimi gördüm ve aşama aşama bana daha fazla başarı vadeden satranca geçiş yaptım.

Rudolf Spielmann

Hayat bana önceki mesleğimde bir tatmin sağlamadı ve sonrasında satranç beni kendine çekiyormuş gibi hissettim, çünkü bu alanda başarı (başarıdan rakiplerimi yenmeyi kastediyorum) ve başarıyla birlikte tatmin vaadi vardı.

Satranç oyununa beni bağlayan şey mücadeledir. İnce ayrıntılar beni daha az ilgilendiriyor ve benim için sadece amaca, oyunun kazanılmasına, giden yolda bir araçtan ibaretler.

Univ. Prof. Dr. Milan Vidmar

Satranç beni daha gençlik yıllarımda kendine bağladı. Bu yaşlarda, tabii eğer satranç oyununa bir yeteneği varsa, insan başarının zevkini satrançta nispeten daha kolay elde eder. Bu küçük başarılar daha büyüklerinin öncüsüdür, genç adam denilebilir ki sarhoş olmuştur ve satranç ustalığı için gereken atmosfer böylece yaratılmış olur.

Satranç oyununa beni bağlayan şey her şeyden önce mücadele ile kombinezonların güzelliği ve çeşitliliğidir.

Milan Vidmar

Satranç oyununda hayatı denebilir ki özet bir biçimde tecrübe ettim; mücadele, başarı, hayal kırıklığı, zor durumlara katlanma, olasılıkların tükenmez olduğunu öğrenme, rakip kuvvetleri hesaplama…Gerçekten de söyleyebilirim ki satrançtaki başarılarım hayatta da başarılı olmama katkıda bulundu ve satranç oyununda küçültülmüş bir biçimde tanıdığım zorlukları bu sayede hayatta da aşmayı başardım.

Wiener Schachzeitung, Temmuz 1926

Not: Heder, küçük yaştan itibaren İbranice, Tevrat ve Talmud’un öğretildiği geleneksel Yahudi okullarıdır, ailesi Rubinstein’ın haham olmasını istediği için 16 yaşına dek böyle bir okula devam etmiştir.

J’accuse!

J’accuse!

Zola değil, Dr. Tartakower de, R. Spielmann’dan

Pek saygıdeğer Bay Dünya Şampiyonu Dr. Alekhine!

Herhalde benim yüce dünya şampiyonluğu tahtının bile önünde eğilmek bilmeyen pervasızlığıma şaşıracaksınız. Ama suçluyorum! Elbette bir satrançsever olarak sadece derin bir saygı ve takdir beslediğim dahiyane oyununuzu değil. Hayır, suçlamam dünya şampiyonu Dr. Alekhine’e yönelmiyor, suçlamam meslektaşım Dr. Alekhine’e. Çünkü satranç olarak bize üstünlüğünüz aşikâr da olsa biz sizin meslektaşınızız ve öyle kalacağız, ölümsüz yaratınız için nihayetinde bize ihtiyacınız var. Bir atasözü şöyle der: “Zenginlik şahane bir bıçaktır, ama onu ekmeği bölmekte kullanmalı, yaralamakta değil”. Selefleriniz Steinitz, Lasker ve Capablanca bu öğüde sadık kaldılar ve üst düzey turnuvalardaki genel şartların daha iyi hale gelmesini sağladılar. Eğer şimdi sizin elinizdeki dünya şampiyonluğu denen keskin silahı hangi amaçlara yönelik kullandığınızı sorgularsam bunun için bana kızamazsınız. Beni yanlış anlamayın, mesleki bir kıskançlıkla konuşmuyorum. Sizin yeterince zorlu bir mücadeleyle kazanılmış hakkınızı tartışacak son kişiyim. Her alanda en yüksek düzeydeki başarılar özellikle övülür, bu neden satrançta da böyle olmasın? Ancak siz San Remo 1930 ve Bad Bled 1931’de ekstra katılım payının yanı sıra özel şartlar da koydunuz ve böylece Capablanca’yı bu turnuvalara katılmaktan fiilen menettiniz. Tabii ki Capablanca’yı doğrudan geri çevirmediniz, bunun için çok daha gizli kapaklı bir yol seçtiniz. Ancak bu, meselenin bu işi iyi bilen bendenizin görebildiği içyüzünü değiştirmiyor. Capablanca New York 1927’deki ezici zaferinin cezasını böyle ağır bir şekilde mi çekmeli?

Rudolf Spielmann

Ama geçmişi bırakalım ve en iyisi sizin ve Capablanca’nın ardından günümüzün en başarılı ustası denilebilecek meslektaşınız Nimzowitsch’ten bahsedelim. Londra 1932‘ye veya şimdi Bern’e bir davet almaması dikkat çekici değil mi? En azından sizin için Nimzowitsch’e bir davet yollamak kolay olurdu. Bir Dr. juris -hukuk doktoru- olarak dolus eventualisi mutlaka bilirsiniz. Bu da yetmedi, bu sadece dağ havasında serpilebilen yoksul kemancı da sizin için istenmedik bir rakip olmuşa benziyor. Yoksa iki aydan fazla bir süre önce kurallara uygun bir şekilde -her ne kadar bağlayıcı bir biçimde olmasa da- konaklamama dair aldığım direktifin ardından Bern Yaylası’ndan aniden uzaklaştırılmam başka nasıl açıklanabilir? Bern’deki komite sizin sonradan onayınızla bir uluslararası ustanın fazlalık haline geldiğini dayanak gösteriyor. İtibarınıza şapka çıkarıyorum! Ama dünya şampiyonluğunun gücünden başka dünya üzerindeki hangi kuvvet İsviçre Satranç Derneği’nin yedi yerine altı uluslararası ustayı kabul etmesini engelleyebilirdi? “İsviçre Ordusu” bu durumda dokuz adama düşecekti belki ama bu da İsviçre Şampiyonası’nın yapılması için tamamen yeterli olurdu. Benim sevgili dünya şampiyonum, rakiplerinizi pataklamaya devam ediniz ve bütün satranç dünyasını büyüleyecek daha birçok büyük işler başarınız; yalnız komutanlık taslamayı bırakınız. Değilse size Marco gibi Eski Ahit’ten Hoşea Peygamber’in sözleriyle seslenmek zorundayım: “Rüzgâr ektiler, fırtına biçecekler”.  Sabrımız doldu taştı, okyanusun bu ve öte tarafında dünya şampiyonunun diktatörlüğüne karşı çıkan sesler giderek artıyor.

Rudolf Spielmann

Wiener Schachzeitung 1932, 10. Sayı


Notlar

1. “bu sadece dağ havasında serpilebilen yoksul kemancı”: Spielmann, Avusturya Alplerindeki bir dağ kasabası olan Semmering’te 1926 yılındaki zaferine atıfta bulunuyor. “Yoksul kemancı” ise Grillparzer’in “Der arme Spielmann”, “Yoksul Çalgıcı” oyununa bir gönderme

2. “İsviçre Ordusu” bu durumda dokuz adama düşecekti belki ama bu da İsviçre Şampiyonası’nın yapılması için tamamen yeterli olurdu”: Bern 1932 değişik bir formatta oynanmıştı, Alekhine, Flohr, Euwe, Mir Sultan Khan, Bogolyubov ve Bernstein’a 10 İsviçreli oyuncu eşlik ediyordu ve bu oyuncular aynı zamanda İsviçre şampiyonu olabilmek için oynuyordu. Turnuvada 7. olan Hans Johner İsviçre şampiyonu olmuştu.

3. “Marco gibi”: Spielmann, Georg Marco’nun yine Wiener Schachzeitung’ta (1906, Sayı 1-2) Tarrasch’a aynı sözlerle seslendiğini hatırlatıyor.