Münih’te maçın organizasyonu Düsseldorf’takinden çok daha parlaktı. Organizasyon komitesi, oyun alanını ikramlarla yeterli ölçüde donatmaya ve genel olarak bir bayram havası yaratmaya büyük çaba göstermişti. Ayrıca maçın duyurusunun yapılması için de hiçbir masraftan kaçınılmamıştı, bütün salonlara ve sokak köşelerine konulan afişler maç hakkında halkı bilgilendiriyor ve ziyarete davet ediyordu. Gerçekten de, şehir idaresi tarafından kullanıma sunulan belediye salonunun uygun olmadığı ortaya çıkınca maçın düzenlendiği, Müze Derneği’nin odaları çok yüksek sayıda ziyaret ediliyordu; günde ortalama 1400 kişi, fakat bazı günlerde bu sayı 2400’e kadar çıkıyordu. Sadece kısa bir zaman için (12-18 Eylül) maç, Lasker’in tabiriyle içinde ilham perisini yaşatan, eski ve güzel belediye salonuna taşındı fakat sonrasında yine müzeye geri dönmek zorunda kaldık zira belediye salonu başka işler için tahsis edilmişti ve maç da böylece müzede tamamlanmış oldu.
Lasker seyahatten ötürü kendini yorgun hissettiği için maça 31 Ağustos’ta kaldığı yerden devam edilemedi ve böylece 12:30’da müze salonunda sadece bir açılış töreni yapıldı. Maçın düzenlenmesinde ve idaresinde büyük hizmetleri olan Organizasyon Komitesi Başkanı Yarbay Kürschner, öncelikle salondaki bazıları uzak yerlerden gelmiş çok sayıda satranç dostunu selamladıktan sonra açılış konuşmasına şöyle devam etti:
“Münih satranç çevrelerinin şehir idaresi tarafından sıcaklıkla karşılanan talebi ve her ikisi tarafından gösterilen cömertlik, satranç dünyasının yıllardır ulaşmaya çalıştığı hedefe giden yolda bir temel oluşturdu. Coburg’tan Alman Satranç Birliği Başkanı Bay Profesör Dr. Gebhardt ve Nürnberg’ten Bavyera Satranç Birliği Başkanı Bay Schenzel’in enerjik ve etkili çalışmaları aralarında birçok Bavyera kulübünün de olduğu Alman satranç kulüplerinin ve cömert bağışçıların fedakarlıklarıyla başarılı bir şekilde ödüllendirilmiş oldu. Alman sınırlarının dışında da fedakarlıklar vuku buldu. Kayıtlarımızda dost ve sevgili Avusturya’dan gelen değerli bağışların yanı sıra Amerika’dan gelen ve dolayısıyla maça olan ilginin ne kadar büyük ve yaygın olduğunu kanıtlayan bir bağış da bulunmakta. Artık vakit geldi! New York’tan Dr. Lasker ve Nürnberg’ten Dr. Tarrasch Düsseldorf’ta başlayan maça şimdi Münih’te devam etmeye ve büyük mücadelelerini bir neticeye erdirene kadar sürdürmeye hazırlar. Baylar! Sizleri Organizasyon Komitesi adına gönülden selamlıyor ve tüm satranç dünyası namına bu zorlu çabayı göstermenizdeki istekliliğiniz için size teşekkür ediyorum. Ve şimdi, değerli baylar, Tanrıça Caissa kime çam yaprağını bağışlarsa O bu gerçek silahlarla yapılan zorlu savaşta kazanılmış zaferin haklı sahibi olacaktır. Baylar! Her iki satranç kahramanına da üç defa selam!
Bundan sonra Bay Schenzel sözü aldı ve şu konuşmayı yaptı:
“
Çok değerli hazirun!
Bavyera Satranç Birliği adına saygıdeğer büyükustaları selamlamaktan memnuniyet duyuyor onlara sevgili memleketimize hoşgeldiniz demek istiyorum. Umuyorum ki zafer tacı için yaptığınız bu mücadeleniz, ideal amaçlar uğruna heyecan taşıyan kurum ve kişilerce gösterilen fedakârlık e sağduyu sayesinde ileriye doğru yürüyüşüne devam eden günümüz satrancı için verimli bir etki yapsın.
Münih satranç kulüpleri günümüzün en önemli iki satranç sanatçısı arasında 15 yıldır beklenen bu maçı artık gerçekleştirmek adına talepte bulunmuşlardı. Münih satranç dostlarına ve temsilcilerine ve saygıdeğer Başkan Yarbay Kürschner de aralarında olmak üzere Organizasyon Komitesi üyesi baylara özverilerinden ötürü teşekkür ediyor ve sergiledikleri asil çabanın tüm satranç dünyasını bu soylu oyunun daima gelişmesi ve yayılması yolunda ortak bir rekabete sevk etmesi adına örnek olmasını diliyorum. Fakat eğer bu uğurda Mühih şehir idaresi bize eşsiz bir dost ve yardımcı olmasaydı tüm çabalarımız yine bir süs olarak kalır ve kum gibi dağılırdı. Belediye kurumları her iki büyükustaya da dünya şampiyonluğu unvanı için maçlarını Münih şehrinin surları içerisinde oynamaları için resmi bir davetiye yolladı ve bu davetiyelerine maçın oldukça yüksek masraflarını karşılamak adına önemli bir meblağ sağlayacaklarını da bildiren yüce gönüllü kararlarını da eklediler. Bu başarının çekirdeğini içinde taşıyan bir eylemdi. Tüm kültür alanlarında anavatanın yakın veya uzak kardeş şehirleriyle rekabet halindeki Bavyera metropolü, güzel sanatlara hamilik yapmak konusunda Almanya şehirleri arasında ilk sırada yer almaya doğru emin adımlarla ilerliyor. Bunun artık satranç sanatı alanında da böyle olduğu unutulmayacaktır. Sonraki nesiller şimdiden bin yılı aşmış satranç tarihine baktıklarında Münih’in satranç sanatının hak ettiği yere gelmesinde itici bir güç rolünü oynadığını fark edeceklerdir. Tüm milletlerden büyük siyasi gazeteler, binlerce satranç köşesi ve konuyla ilgili dergiler Münih şehrinin ve kurumlarının örnek olması gereken kararlarından bahsetmişler ve böylece Münih şehrinin namı dünya çapında da yayılmıştır. Fakat sadece cömertliği nedeniyle değil, aynı zamanda kişisel görüşmelerde sergilediği uzlaştırıcı tutumla da -özellikle de pek saygıdeğer Belediye Başkanı Dr. von Borscht tarafından sergilenen- Münih şehri çabamızı onurlandırmıştır. Bavyera Satranç Birliği ve inanıyorum ki burada hazır bulunan herkes ve tüm satranç dünyası adına, şehrimizin her iki kurumuna da, dünya şampiyonluğu maçının oynanmasına dair yüce gönüllü arzuları ve çabaları için en kalpten teşekkürlerimi belirtmek istiyorum.
Bavyera’nın bu güzel başkenti, Alman şehirlerinin tacındaki bu inci, umuyorum ki gelişsin, serpilsin ve büyüsün. Burada bulunan değerli konuklardan bana bu teşekkür haykırışımda eşlik etmelerini istiyorum: “Başkent ve imparatorluk şehri Münih, çok yaşa!!!”
Bu coşkulu konuşmalardan sonra sözü ben aldım ve Münih şehrine, Münih satranç kulüplerine ve ayrıca yüce gönüllü bağışçılar ile maçın gerçekleşmesinde hizmetleri bulunan herkese gönülden teşekkürlerimi belirttim. Böylece tören sona erdi ve bir sonraki gün maç yeniden başladı.
Bu parti rakibim tarafından kusursuz bir şekilde idare edildi. Beyaza avantaj sağlayan 16. Fg5 hamlesini daha üçüncü partiden sonra zaten en kuvvetlisi olarak belirtmiştim fakat yine de oyunun kaybedilmek zorunda olmadığına inanıyordum zira bir usta bana buna karşı yine de 16…h6? hamlesini oynayabileceğimi öğütlemişti. Ama bu hamle iyi değildi ve hemen güçlüklerle karşılaştım; bu güçlükleri engellemek için g7-g5 oynayarak kendime yeni zorluklar yarattım. 25. hamlede Ag6 oynamayı kaçırdıktan sonra konumum tamamen savunulamaz bir hal aldı. Bu rakibimin baştan sona benden daha iyi oynadığı ilk oyundu.
Bu partide, maçın diğer bazı partilerinde olduğu gibi, kendi mezarımı kendim kazdım. Talihsiz ve hatta demek istiyorum ki sinirsel bir kale fedası fikri! Partinin genel planı, bu sefer kesinlikle kolay olmamakla beraber, kusursuzdu ve oyunu herhangi bir feda olmaksızın herhalde kazanacaktım. Lasker’in fedayı çürütüşü bitiriciydi ve herhangi bir direniş çabası da beyhude görünüyordu. Böylece üç parti kaybettikten sonra maçın Düsseldorf’ta oynanan kısmı sonlandı zira Münih haklı olarak maçın büyük kısmının surları içerisinde oynanmasını şart koşmuştu.
Bu partideki oyunumdan memnundum. Gerçi rakibimin feda edilen piyonu geri alması halinde daha iyi oyuna sahip olacağı şeklinde doğru yönde bir hissiyatım vardı ancak rakibim bunun için uygun zamanı kaçırıp şah kanadı hücumu için oynayınca, bu önemsenmemiş piyon ile partiyi sonuçlandırmayı başardım. Güzel bir oyundu.
Bu partiden utanç duymalıyım. 15. hamlede g7 piyonunu alarak o kadar açık bir üstünlük elde ettim ki, hamle sirasi bendeyken çoğu zaman dışarıdaki salonu dolaşan Lasker seyircilere “İkinci partiyi her zaman kaybederim” demiş. Ama burada bir önceki kaybedilen partinin de etkisi var. 16. hamlede hücuma devam etmek veya piyonu almak konusunda kararsızdım ve ikincisini seçtim çünkü kendi kendime hücumun büyük ihtimalle durdurulabileceğini ve daha sonra basitçe piyonu alıp kazanca yetecek bir üstünlüğü garantilemediğim için pişman olacağımı söyledim. Eğer ilk partiyi kaybetmeseydim, şüphesiz hücum için oynardim, çünkü en kötü halde partiyi kazanamasam bile direkt olarak kötü bir duruma düşmezdim. Bu şekilde kaybımı telafi ederek rakibimi yakayalabilirdim. Ancak oyundaki plan da zafer için yeterliydi. Fakat bu noktada en iyi savunma sistemini seçmedeki kararsızlığım sahneye çıktı ve bunun neticesinde çok kötü bir zaman sıkışmasına girdim. Bu da benim kazanılmış partiyi bir dolu zayıf hamle ile berbat etmeme yol açtı.
İki yenilginin moralime yaptığı etkiden öncelikle kendimi kurtarmalıydım ve böylece iki günlük bir mola aldım.
Maçın ilk kısmı gördüğüm en güzel şehirlerden biri olan Düsseldorf’ta oynandı. Bu, o sene kongresini Düsseldorf’ta yapan Alman Satranç Birliği’nin isteği üzerine gerçekleşen bir durumdu.
Maçın açılışı 17 Ağustos Pazartesi günü saat 14:45’te Düsseldorf Sanat Sarayı’nın (Kunstpalast) salonlarında Bay Prof. Dr. Gebhardt tarafından Belediye Başkanı Bay Marx’ın huzurunda gerçekleştirildi. Kısa konuşmasında Gebhardt, satranç dünyasınca uzun zamandır özlemle beklenen bu anın önemine dikkat çekti ve sözlerini güzel bir dilekle, “Daha kuvvetli olan kazansın!” diyerek noktaladı. Bunun üzerine renk belirlenmesi için kura çekimine geçildi ve kura benim için kötü sonuçlandı: Lasker ilk partide beyaz taşlara sahip olacaktı. Ve nihayet birçok seyirci tarafından nefes kesen bir heyecanla izlenen mücadele başladı:
İlk partide kazanç veya mağlubiyet hemen her zaman maçın seyrine dair bir fikir verir. Modern zamanlardaki çoüu maçta (Steinitz – Zukertort, Lasker – Steinitz, Tarrasch – Walbrodt, Janowski – Marshall, Marshall – Tarrasch, Lasker – Marshall) ilk partiyi kazanan taraf maçı da kazanmıştı. Buna karşın elbette ilk partinin gidişatı yüzünden moralimi bozmaktan bir hayli uzaktım. En başından itibaren benim açımdan pek de iyi olmayan bir oyunsonunda rakibimin şah kanadındaki piyon çokluğuyla mücadele etmek durumunda kaldım ve nihayetinde bu piyon çokluğu sonucu belirledi. Beraberlik şansını, baştaki güçlüklerden tükenmiş bir halde kullanamamam pekâlâ affedilebilir. Bu noktada kendime belli bir güvensizliğimin, özellikle de planlarımın uygulanmasında bir tereddütün, söz konusu olduğu söylenebilir. Oyunda uzun zaman c6-Şc7-b5 vb. oynamayı ve vezir kanadındaki piyon çokluğumu devreye sokmayı planladım, ama daha sonra bu harika plandan 26. ve 32. (32…b5!) hamlelerde saptım. Önceki hamlelerde hatırı sayılır derecede iyileşen konumumu fazla iyimser değerlendirmem 35. hamlede hafif taşların değişiminden kaçınmama sebep oldu ve bunu da cezalandırılmam takip etti. Yine de Lasker tarafından iyi oynanmış ve benim de kötü oynamadığım ilginç bir partiydi. Erken vezir değişimi ile oyunsonuna girmeyi herkesin malumu olduğu üzere seven rakibimin stiline tamamen uygun bir oyun.
Modern ve Modern Olmayan Satranç Hakkında Yeni Düşünceler
A. Niemzowitsch
Dr. Tarrasch tarafından yukarıdaki başlık altında yayınlanan oyun derlemesi aslında özgün bir biçim içerisinde açılışlara dair eleştirel bir ders kitabı oluşturuyor.
Dr. Tarrasch bu eserde üzerinde çalıştığı -ve iyi seçilmiş- şema çerçevesinde (kendisi tarafından yorumlanmış) partileri açılışlara göre grupluyor ve bu gruplandırma içerisinde de önce yetersiz oyun tarzlarından başlayarak giderek daha iyiye giden ve nihayetinde “tek bir doğru” oyun tarzıyla bizi hoş bir şekilde şaşırtarak sonlanan bir usul izliyor.
Kitabın çok satmasını gönülden dilerim: kitap bir sistem ve sarihlik içeriyor.
Buna karşın bana öyle geliyor ki Dr. Tarrasch’ın anlayışı hiçbir şekilde daha yeni ve gerçekten modern olan anlayışla -tam olarak- örtüşmüyor.
Dr. Tarrasch bizim için her şeyden önce “300 Satranç Partisi”nin yazarıdır ve öyle kalacaktır. Kamuoyunun kurallı ve sıkı bir mantığa dayanan bilgilere olan ihtiyacını ilk olarak hesaba katan odur. Ondan önce yorum alanında sunulanlar ya bir varyant yığınıydı, yani fazla yüzeyseldi, ya da fazla derindi (Steinitz!!), zira bu sonuncusu da bir hatadır.
Steinitiz’in aslında tek hatası vardı o da kendi neslinden en az 50 yıl ileride olmasıydı! Bu yüzden “barok” olarak nitelendirilerek haksız bir üne kavuştu ve tamamen dayanaksız fakat bugün son derece yaygın olan bu görüşün kaynağının tam da kendisinin popülerleştiricisi Dr. Tarrasch olması ilgi çekicidir.
Fakat “300 Satranç Partisi”ne dönersek, Dr. Tarrasch’ın bu kitapta çok az özgün şey sunmasına karşın, zira fikirler Steinitz’e aitti, kitabı kısmen de olsa klasik olarak nitelendirmek isterim! Ve bunda da haklı olduğuma inanıyorum! Anlayışta öyle bir doğrusallık var ve oyunun açık hat veya merkez gibi kadim elemanları tek tek o kadar ideal bir şekilde diğer motiflerden arındırılarak sunuluyor ki yukarıdaki nitelemem tamamen haklı olarak görülmeli!
Açık c-hattının kullanımı (veya basitçe açık bir hattın) (von Scheve’ye karşı olan parti) , sebepsiz yere ve yeterli piyon koruması olmadan fazla ilerlemiş piyon merkezinin (e4 ve d5) parçalanması (Metger ile olan parti) yahut çift filin kullanımı, rakip atın sıkıştırılması için piyonların karakteristik bir biçimde sürülmesi (Richter’e karşı) gibi konulara dair tipik ve öğretici örnekleri bu mükemmel kitapta fazlasıyla buluyoruz.
Fakat özellikle de Dr. Tarrasch’a göre koşulsuz bir şekilde daima kınanmayı hak eden merkezin “bırakılması”na dair uyarıcı mahiyetteki örnekleri.
Bu noktada, başka şeylerde de olduğu gibi, Tarrasch ödün vermez bir doğrusallıktadır, tutarlılık demiyorum, çünkü bu ikisi aynı şey değil. (Doğrusallık: görünüşte tutarlılıktır, diyebiliriz ki göz için tutarlılıktır, araştırmacı bir ruh için değil)
Ama satranç oyunu şimdi karşılaştırılamayacak ölçüde daha karmaşıktır, satranç anlayışı derinleşmiştir! Yeni fikirler kendilerini kabul ettirmeye çalışmaktadır…Birçok şeyde, özellikle de “merkezin bırakılması” noktasında, artık eskisi kadar katı ve demek isterim ki ortodoks olunmamaktadır.
Fakat Dr. Tarrasch yeni görüşlere soğuk ve mesafeli duruyor, bu kendini yeni kitabı “Modern Satranç Partisi”nde de eksiksiz bir şekilde gösteriyor. Örneğin Fransız Savunması hakkında bize ne diyor, bir bakalım. (Sayfa 359-385) Bilindiği üzere bu açılışta merkez problemi diğer bütün hususları gölgede bırakan esas problem olarak karşımıza çıkar. e5-d4-c3 ve karşısında f7-e6-d5 ve nihayetinde c4 piyon zincirlerinin olduğu kapalı oyun, dxe4 alışı ile belirlenen oyun tarzı veya son olarak exd5 exd5 ile oluşan Kırışma Varyantı da söz konusu olsa merkez problemi hep ön planda yer alır!
Bu bahsettiğimiz problem 3…dxe4 varyantında özellikle somut bir biçimde kendini gösterir. Bu oyun tarzı yirmi seneden fazladır, merkezin rakibe hediye edilmesi diye tutturan bütün püristlere rağmen, sevgi ve emekle gelişmektedir. Ve b6 (Rubinstein) fikrinin -iyileştirmesinin- keşfiyle birlikte büyük de bir başarıyla, ki bu fikir 3. Ac3’ün değerini şüpheli kılmaktadır ve beni -yine bütün püristlere rağmen- büyük başarılar elde ettiğim 3.e5 oyun tarzını yeniden canlandırmaya sevk etmiştir!
Yeni kitabında Dr. Tarrasch 3…dxe4 ile başlayan derin oyun tarzını tamamen görmezden gelerek kendini tüm püristlerin tepesinde konumlandırıyor! Buna dair sunduğu tek partinin [1.e4 e6 2.d4 d5 3. Ac3 dxe4? (Soru işareti Dr. Tarrasch’a ait) 4. Axe4 Fd7 (No: 187) (Bilindiği gibi doğru hamle 4…Ad7’dir)] modern dxe4 oyun tarzıyla tek ortak noktası dxe4 hamlesidir, arkasında yatan fikir değil. Yığınla materyalin arasından (sadece Rubinstein’ın bu varyanttaki görkemli zaferlerine işaret etmek istiyorum) renksiz bir hamle olan Fd7’li bu partiyi seçmiş olması da zaten her şeyi açık bir şekilde gösteriyor.
Merkezden bir piyonun kaybolmasına izin vermekle (dxe4) merkez bırakılmış olmaz!
Diyagram I
3…dxe4 sonrası konum
Merkez kavramı çok daha geniştir! Deutsche Schachzeitung 1912’deki Niemzowitsch- Salwe partisine dair yazdıklarım okunmalıdır.
Elbette merkez inşası için piyonlar, en stabili oldukları için, en uygun taşlardır, fakat merkeze yerleşmiş aletler de piyonların yerini gayet iyi doldurabilirler. Ve uzaktan etki eden kale ve fillerle rakip merkeze uygulanan baskı da bir o kadar önemli olabilir!
Gerçekten modern olan ve özellikle de bendeniz tarafından temsil edilen görüş budur!
Dr. Tarrasch ama dxe4’ü bir soru işaretiyle geçiştiriyor: “Merkezin bırakılması!”
Buna karşın merkezde ayağı yere daha sağlam basan taraf (d5!) d-hattı ve fili için b7-h1 diyagonaline sahip Siyahlardır! “Merkezin hediye edilmesi”ne rağmen!
Tarrasch’ın bu doğrusallığının konumsal oyuna yeni başlayanlar için eğitici önemini yadsıyamam. İlerlemiş oyuncular ve kendi kendine ilerlemeye çabalayanlar içinse bu bir engel teşkil etmektedir.
3…dxe4 varyantı hakkında bu kadar.
Şimdi 3.e5’e bakalım. Benim tarafından yeniden tedavüle sokulmuş bu hamle (Skor +9 -0 =1) Dr. Tarrasch’ı memnun etmiyor. Leonhardt’a karşı olan partimi sunuyor ve şöyle yazıyor: “5.c3 daha doğruydu. Ama Bay Niemzowitsch (Nazik “Bay” hitabına dikkatinizi çekerim A.N.) kesinlikle doğru oynamadığı gibi doğru oynamaya da çalışmıyor. Yine de O satrançtaki en orijinal kişiliklerden biridir -fakat kimse onu örnek almamalıdır-“ (Sayfa 383, Niemzowitsch – Leonhardt partisi, 5.hamle) Çok dikkate değer bir husus ise şu: Dr. Tarrasch yıllar önce Marshall hakkında da Vezir Gambiti’nin c5 varyantında e4 yeniliği nedeniyle neredeyse kelimesi kelimesine aynı şeyleri yazmıştı. (Lokalanzeiger) Bir “örnek alınma”dan bahsedildiğini tam olarak hatırlayamıyorum ama “doğru olmayan” “doğru oynamaya çalışmayan” “yine de özgün” gibi tabirler tıpatıp uyuşuyor.
Öyleyse soruyorum, kendisi böyle bir karakter çizme sanatına haiz iken, Leonhardt’ın da vurguladığı gibi, satrançta zıt kutupları teşkil eden bizi -Marshall ve beni- nasıl olur da aynı sözcüklerle tasvir eder?
3.e5’in altında yatan ve benim bulduğum, dolayısıyla da bu hamlenin fikri mülkiyetinin bana ait olduğu yönündeki iddiamı haklı çıkaran, felsefi temel şöyledir:
e5 hamlesiyle Beyaz saldırısını d5 noktasından “Bir saldırı hedefi ilk önce sabitlenmelidir.” yasası uyarınca e5 ile hareketsiz hale getirdiği e6’ya kaydırır. Her iki taraf için de kısıtlayıcı etki yapan bir piyon zinciri meydana gelir. Bu durumdaki doğal uğraşı rakibin bizi kısıtlayan piyon zincirini tahrip etmektir; bu saldırılar “zincirin ayağı”na yöneltilmelidir, Siyah tarafından d4’e, Beyaz tarafından e6’ya karşı, parola budur! (c7-c5 ve diğer tarafta f2-f4-f5) Ayrıca Siyah da d4’e olan saldırısını c3’e kaydırabilir (c5-c4 ile c3 piyonunun sabitlenmesi ve sonrasında b7-b5-b4 vs.), benim ortaya attığım bir yasaya göre: “Bir piyon zincirine saldırı zincirin bir parçasından diğerine kaydırılabilir.”
Peki ama saldırının kaydırılması için doğru an ne zamandır?
Bunu değerlendirmek fazlasıyla zordur ama genellikle konum bazı ipuçları içerir.
Diyagram II
1.e4 e6 2.d4 d5 3.e5 sonrası konum
e4-e5 hamlesi 3. hamlede gerçekleşmelidir çünkü bu kaydırmayı e5’in f6 atına hücum ederek tempo kazancı sağlayacağı bir ana erteleme eğilimi temelden yanlıştır. Ve şu sebeple:
Siyahın şah kanadındaki kısıtlanmasının belirtisi atın f6’ya erişememesidir. Fakat Beyaz bir an için bile olsa buna izin verirse f6 noktasının nimetlerinden atı faydalandırmış olur, yani atın f6 üzerinden avantajlı bir şekilde oyuna girmesini sağlar ki bundan sonra -siyahın- kısıtlılığı büyük kısmı itibariyle ancak bir illüzyon olarak görülmelidir.
Ben kuşkusuz bir “gambit oyuncusu” değilim ama mutlak olarak yürütülen kısıtlama politikası (yani 3. hamlede e4-e5) bir piyon kaybını gerektiriyor!
Spielmann ve Leonhardt’a karşı piyon fedalarım (San Sebastian 1912) bu tamamen yeni bakış açısından değerlendirmeli.
Bay Dr. Tarrasch’ın bu yeni ve kesinlikle modern bakış açısından ne kadar uzak olduğunu bize yukarıda alıntılanan ve görünüşe göre beni bir gambit oyuncusu olarak damgalamak isteyen yorumu gösteriyor!
Ayrıca Ab1-c3 belirtildiği üzere 3…d5xe4! yüzünden de yetersiz.
Ve şimdi alışılageldik varyanta, 3. Ac3 Af6 4. Fg5 Fe7 5. e5 Ad7 6. Fxe7 Vxe7, gelelim.
Burada Dr. Tarrasch Alapin’in adını bir kez olsun bile anmama konusunda adeta bir sanat eseri meydana getiriyor! Alapin’in bu varyantta sadece kendine özgü ve dahice bir üretkenliğe sahip olduğu düşünülürse bu gerçekten etkileyici!
Alapin’in harika başarıları -sadece f7-f6 (7.Ab5 Ab6 8.c3 a6 9. Aa3 f6) varyantına veya f4 piyonunun f5 ile bloke edilmesinin ardından stratejik olarak mükemmel Ab8-c6-d8-f7 manevrasına ve sonrasında g7-g5 fikrine dikkat çekerim- şüphesiz sonraki araştırmaların temel taşını oluşturuyor ve her kim bunu sessizlikle geçiştiriyorsa kendisi ve nesnelliği hakkında kötü bir sınav vermiş demektir.
Dr. Tarrasch tarafından buna benzer başka bir sevgi dolu muameleye Svenonius’un normal varyanttaki fikri de maruz kalıyor: 1.e4 e6 2.d4 d5 3. Ac3 Af6 4.ed ed ve şimdi Fg5, Fd3 ve Ae2, ki çok kuvvetli gibi görünüyor. Dr. Tarrasch bundan tek bir kelimeyle bile bahsetmiyor.
Fransız Açılışı’na dair tüm yazdıkları arasında sadece Tarrasch-Teichmann ve Tarrasch-Lowtzky partilerinin yorumlarındaki görüşlerini teorik olarak değerli olarak addedebiliriz. Burada alışıldık 4. Fg5 varyantının Rubinstein tarafından gösterilmiş saf pozisyonel şekilde, agresif bir şekilde konumlanmış d3 filinden vazgeçerek merkezi daha sonra figürlerle en etkili bir şekilde işgal etmek adına “teslim eden”, bir ele alınışı söz konusu. Bu prensipler bize gayet yatkın ve benim de çok önce, 3.e4-e5 varyantında olmak üzere, Karlsbad 1911’de Salve ve Löwenfisch karşısında muzafferane bir şekilde uyguladığım prensipler,.
Tabii ki Fransız’daki doğru stratejiye dair Dr. Tarrasch’ın bu kısa ve aforizmavari yorumları oldukça önemli varyantlar olan I 3…dxe4! II. 3.e4-e5! III. Ac6: Alapin IV: Svenonius varyantlarının eksik veya yanlış çizilmiş eskizlerini telafi etmiyor.
Şimdi İspanyol’a gelelim. (3-113) Yine aynı manzara! Merkezin hediye edilmesine dair panik bir korkuyla bağlantılı olarak merkezin önemine dair (daha doğrusu merkezin piyonlarla ele geçirilmesinin) yine aynı ölçüsüz abartı.
Bu görüş tarzının eksik ve yanlış anlamalara yol açacak bir “merkez” kavramı anlayışına dayandığını önceki kısımda açıkladık.
Bu görüş tarzının direkt bir sonucu da “sıkışık” savunmanın (Tarrasch 3. Fb5 d6 Steinitz Savunması’nı bu şekilde adlandırıyor) Tarrasch tarafından lanetlenmesi. Zira bu savunmanın merkezin teslimiyetine götürebilecek olması bile Tarrasch tarafından kınanması için yeterli.
İspanyol’daki “yetersiz” savunmaların perdesini bu sefer Steinitz’in oyun tarzı -a6’lı veya a6’sız- d7-d6(?) (Soru işareti Dr. Tarrasch’tan) açıyor.
1.e4 e5 2. Af3 Ac6 3.Fb5 a6 4. Fa4 Af6 5. 0-0 Fe7 6. Ke1 d6 7. Fxc6+ bxc6 8. d4 exd4 9. Axd4 Fd7 (Bkz. Diyagram III) hamlelerinden sonra Dr. Tarrasch “birçok olası hücum için kullanılabilecek için daha serbest bir oyuna sahip olması” nedeniyle beyazın oyununu tercih ediyor. (Sayfa 14, Parti 18, Hamle 8)
Diyagram III
Eğer Dr. Tarrasch, dışsal ve anlamsız özelliklere göre -gerçekte merkezdeki karakteristik durum tarafından belirlenen- konumun içsel değeri hakkında hüküm vermeseydi, asla ve kat’a beyazın konumunu tercih etmezdi.
Şimdi bu konumu içsel değeri bağlamında inceleyelim.
Öncelikle bu pozisyonun çekirdeğini oluşturan formülü not edelim: Beyaz: e4, f Siyah: d6-c6-c7 f. Bu formül bize Siyahın f5 veya d5 yoluyla e4 merkezinin altını oymaya yönelik eğilimini gösteriyor, ayrıca doğal operasyon üsleri olarak Siyah için e-hattı ve Beyaz için d-hattını görüyoruz. Siyah e5’e -ki bu d6 piyonu tarafından oluşturulan ve e-hattında sonraki operasyonlar için bir üstür- sağlamca yerleşecek. Beyazın buna koşut çabası, yani e4 tarafından oluşturulan d5 dayanak noktasını işgal yoluyla d-hattını kullanmaya çalışmasının ise karşısında Siyahın c6 piyonu bir engel olarak bulunmakta.
Buradan da anlıyoruz ki Siyah e-hattına Beyazın d-hattına uygulayacağından daha büyük bir etkide bulunabilir, yani Siyah Beyazın merkezine Beyazın Siyah merkeze uyguladığından daha büyük bir baskıya sahiptir.
Ayrıca belirtmeli ki kompakt d6, c6, c7 kütlesi rakibin vezir kanadına yönelik geliştirilebilir bir kuvvete sahip. (Örneğin b3 piyonuna karşı c5 ve a5)
Buna göre verilen konumda Beyaz için bir üstünlükten söz edilemez ki bu Lasker-Janowski ve Lasker-Schlechter maçlarındaki oyunların gidişatlarıyla da ikna edici bir şekilde gösterilmiştir.
Her hâlükârda bu zor konumu “daha serbest oyun” gibi bir sloganla kestirip atmak istemek modern gereklilere uymamaktadır!
Bizim günümüzde yapmaya çalıştığımız, bir konumun çekirdeğinden yola çıkan derin bir analizdir. Buna karşın “daha serbest, daha rahat oyun vs. vs.” gibi sloganlar işimize yaramaz!
Çarpıcı bir örneği daha sunmaktan kendimizi alamıyoruz: 1. e4 e5 2. Af3 Ac6 3.Fb5 a6 4. Fa4 Af6 5. 0-0 Fe7 6. Ke1 d6 7. c3 Fg4 8. d4 Ad7 9.d5 hamlelerinden sonra (Bkz. Diyagram IV) (Lasker-Janowski, Sayfa 53) Dr. Tarrasch kendi bakış açısı için fazlasıyla karakteristik şu yorumda bulunuyor: “Bu hamle (d4-d5) eğer Siyah sonrasında f7-f5 ile bir karşı saldırı başlatabiliyorsa hemen her zaman kötüdür.” Bu temelden yanlıştır. f7-f5 hamlesi d5 ilerleyişine karşı sadece doğal bir tepki olarak görülebilir ve bundan hiçbir şekilde korkmaya gerek yoktur. Konumun tabiatını dikkate alan küçük bir analiz bizi buna ikna edecektir!
Diyagram IV
d4-d5 hamlesiyle Beyaz (Fransız’da e4-e5 hamlesinde olduğu gibi) saldırısını e5’ten -c3,c4,c5 hamleleriyle başlatmak isteyeceği- d6’ya kaydırır, buna karşılık rakibine kendi zincirine f7-f5 ile saldırı şansını verir. (Fransız’da c7-c5)
Beyazın bu saldırı ile dezavantajlı bir duruma düşmek zorunda olduğunu gösteren hiçbir şey yoktur, buna Dr. Tarrasch’ın “teorisyen” olmasına karşın dikkate aldığı tek şey gibi görünen turnuva pratiği de dahil.
Yukarıdaki partideki d4-d5 sürüşünden sonra diyagramdaki pozisyon oluştu. (Diyagram V)
Diyagram V
Beyazın 22. hamlesinden sonra oluşan konum
Konumun fazlasıyla geliştiği görülüyor: Beyaz c5 sürmeye hazırken Siyah da f-hattında operasyonlara başlamayı düşünüyor. Ancak bu hattın açılması, f7-f5 sürüşünün sağladığı tek şey. Beyazın merkezi -ki en önemlisi bu- en ufak bir hasar almadı. Gerçi Beyaz merkezi “teslim” etmek zorunda kaldı, ama diğer at tarafından desteklenen e4 atı piyonunun yerini tamamen dolduruyor ve tahtadaki bütün yönlere hükmeden bir etki yapıyor!
Lasker’in partiyi buna karşın kaybetmesinin d5 sürüşüyle bir ilgisi yok.
d4-d5 ile ilgili olarak, burada Maroczy’nin birçok harika partisi arasında ince bir strateji uyguladığı bir tanesinin eksikliğini çekiyoruz: “Korkutucu” f5 sürüşüne karşı cüretkar piyonu alarak yanıt vermişti, üstelik de g6’daki arkadaşı tarafından etkili bir şekilde korunduğu halde! Sonrasında tahtada kesinlikle görkemli görünen e5-f5 piyon yapısı oluşmuştu!
Ama piyonlar kısa bir süre “askıda” kaldılar ve bu da onları sistematik olarak kuşatıp imha etmek için Maroczy’ye yetti!
Fakat bu derin ve fazla dikkat çekmeyen oyun planı sabit fikirli (doğrusal) doktorun hoşuna gitmiyor. Zaten gerçekte de Macar büyükustanın az sayıdaki partisini inceliyor.
“En iyi savunma” 3…a6 4.Fa4 Af6 5. 0-0 Axe4 (!) (Ünlem işareti Dr. Tarrasch’a ait) varyantına dair de bir şeyler söylemek gerekiyor. Schlechter’in Axd4 yeniliği (Axe4’ten sonra 6.d4 b5 7.Fb3 d5 8. a4? Axd4) a4 hamlesinin değerini gerçekten tartışmaya açtı ancak Beyazın oyun tarzının kuvvetinin kaybolduğu henüz söylenemez! Beyazın oyunun kuvveti -sadece ekstra bir “özgürlük” daha anlamına gelen- a-dikeyine sahip olmaya değil 8.dxe5 Fe6 sonrası e5 piyonunun konumu ve Ad4 ile c7 piyonu geri kalacağı için rakibi adına hoş olmayan bir konuma ulaşma olanağına dayanıyor. (Örneğin 9. Ad4 Axd4 10.cxd4) Ayrıca zaten Bay Malkin de “Schachwelt”te detaylı analizlerle destekleyerek Dr. Tarrasch’ın Axe4 oyun tarzına olduğundan fazla değer biçtiğini belirtmişti.
Şimdi geçmek istediğimiz Dört At Oyunu’nun ele alınışında Rubinstein’ın oyun tarzını, 4…Fc5 5. Axe5 Ad4 (Tarrasch – Rubinstein, San Sebastian 1912), bulamıyoruz, tıpkı Ac6-e7 varyantını rehabilite etmeye herhalde yeterli olan ve ilk defa Spielmann tarafından Hamburg’ta Tarrasch’a karşı başarıyla kullanılan oyun tarzı gibi. Ayrıca zaten genel olarak sempati toplamasına karşın (örneğin Capablanca benden alıp kullandı) benim tarafından yeni bir temele oturtulan ve yeni varyantlarla birlikte ileri sürülen 6. Fxc6 varyantının fazla dikkate alınmayışı da dikkat çekici.
Ve şimdi Vezir Gambiti.
Dr. Tarrasch’ın İspanyol, Fransız ve Dört At Oyunu’nu ele alışında şikayet edecek bazı noktalar bulduysak da burada kendisini kayıtsız şartsız övmeliyiz. Sınıflandırma gayet açık, anlayış Dr. Tarrasch’ın bilinen keskinliğinde ve partilerin seçimi benzer şekilde üst seviyede.
Sadece bir şey anlaşılır değil: neden Dr. Tarrasch bugün de içinde birçok yeni olanaklar barındıran ve tam da şimdilerde yeniden modern olan 1.d4 d5 2.c4 e6 3. Ac3 Af6 oyun tarzını “ortodoks” olarak nitelemekte ısrar ediyor? Ve neden diğer taraftan kendisinin bulduğu, monoton ve kısır oyunlara götüren ve bugünlerde artık rafa kaldırıldığını söyleyebileceğimiz 3…c7-c5 varyantını “modern” olarak niteliyor?
Kendi kendime soruyorum, c7-c5(?)’te olduğu gibi satranç sanatının tüm kurallarına uygun bir şekilde durdurulmuş -b2 filine dikkat çekerim- ve g2’deki diğer fil tarafından en acı bir şekilde sabitlenmiş bir izole piyon elde edilen bir varyantı seçmek kime çekici gelebilir? Bu, Beyazın (1.d4 d5 2.c4 e6 3. Ac3 c5? 4. cxd5 exd5 5. Af3 Ac6 6. g3 Fe6 7. Fg2 Fe7 8. 0-0 Af6 ve şimdi eğer istenirse b2-b3) hamlelerinden sonra -alçakgönüllü taleplerle- rahatça erişebileceği üstünlüklerin en azıdır.
Diyagram VI
Beyazın 9.hamlesinden sonraki konum
Artık fazlasıyla modern addedilen ve Dr. Tarrasch tarafından haksız yere “ortodoks” olarak nitelendirilen 3…Af6 varyantı Siyaha güvenli bir gelişim, sağlam bir oyun ve kuvvetli bir inisiyatife erişebileceği bir oyun sunarken bu varyant -3…c5- herhangi birine çekici görünebilir mi?
3…Af6’ya karşı yönelen argümanların çaresizliğinin bir itirafı olarak şunu görüyorum: (1.d4 d5 2.c4 e6 3.Ac3 Af6! 4. Fg5 Fe7 5. e3 Abd7 6. Af3 0-0 hamlelerinden sonra Beyazın tüm bu “serbest oyun”, “Tempo kazancı”, “hızlı gelişim” gibi kavramlarda gelişme kat etmesine karşın artık ne yapacağını bilemediğini görüyoruz: 7. Fd3 dxc4’ten sonra tempo kaybeder, 7. Kc1 diğer birtakım sebepler nedeniyle yerinde bir hamle değildir ve Vc2 -son mazaret- Teichmann tarafından sayısız partide denenmiş güvenli 7…c5! (Şimdi bu hamle yerindedir) 8. 0-0-0 Va5! yöntemine izin verir.
Yine gayet eski ama hiçbir şekilde eskimemiş b6’lı oyun tarzının da kendine has faziletleri vardır, Pillsbury-Schlechter (Hastings 1895) partisine bakılabilir.
Vezir Gambiti’ne karşı düzensiz bir savunma tarzı da günümüzde moderndir, sadece Dr. Tarrasch tarafından üvey evlat muamelesi gören Hollanda’yı ve Hanham Varyantı’nı belirtmekle yetiniyorum.
Bu sonuncusu Bay Dr. Tarrasch’ın içine dert olmuştur. Üzerine adeta ant içtiği serbest taş motifinin doğru piyon konfigürasyonu prensibinin altında konumlanmasına tanıklık etmeye katlanamaz.
Ama günümüzün pratiği burada da onu haksız kılıyor: son zamanlarda bu derin ve belki biraz da riskli oyun tarzı Capablanca’da kendine yeni bir destekçi bulmuştur. Bütün ders kitaplarında yer alan ve “Hanham” için klasik ve model bir parti olan Teichmann-Niemzowitsch, San Sebastian 1911’i de “Modern Satranç Partisi”nde nafile aradık.
Nihayet Caro Kann ve 1.e4 d5 İskandinav hakkında birkaç kelime.
İlki için Dr. Tarrasch “1…c6 gelişime katkıda bulunmadığı” için “kesinlikle doğru değil” diye açıklıyor, yani açılışların değerlendirilmesinde Dr. Tarrasch tarafından sevilen yine aynı modern olmayan ve işe yaramaz kriter!
1…c6 hamlesi e4’ün erken olduğunu kanıtlamaya yönelik hırslı bir planı içerir, en azından bu benim açılışı temellendirdiğim -derin- plandır. 1…c6 hamlesinin mucitleri bu hamlenin tam olarak önemi ve etkisinin farkındalar mıydı sorusunun bir cevabı olmayabilir ama bu açılışın bir geleceği olduğu kesindir.
Benim devrimci bir etki bırakan yeniliğimi düşünmek yeterlidir: 1.e4 c6 2.d4 d5 3. e5 Ff5 4. Fd3 Fxd3 5. Vxd3 e6 6. Af3 Vb6 7. 0-0 (Bkz. Diyagram VII) Va6, yani onyıllardır sağlam bir şekilde yerleşmiş c5 planından beyaz karelerin zayıflamasını -Fd3’ün değişiminin bir sonucu- vakit kaybetmeden kullanmak için vazgeçiş ve burada Caro-Kann’ın nasıl gelişime açık olduğu da fark ediliyor!Bütün bunlara dair Dr. Tarrasch’ta bir kelime bile yok!
Diyagram VII
Beyazın 7.hamlesinden sonraki konum
Dr. Tarrasch Caro-Kann’a dair sadece üç parti sunmasına karşın İskandinav Açılışı’na dair on (!) örnek ortaya koyuyor! Bir tanesi yeterdi, Rubinstein’ın Lasker’in reçetesini takip ederek 1…d5’i tamamen ve ebedi olarak yerle bir ettiği Rubinstein-Bernstein San Sebastian 1911 partisi! Ama tabii ki tam da bu parti ve bu partiyle birlikte okuyucunun yayıncıdan haklı olarak talep edebileceği kabataslak da olsa bir yol haritası eksik.
Caro-Kann ve İskandinav arasında bir karşılaştırma ilginç olabilir, her ikisi de e4’e karşı yöneliyor ama ilkinde c7-c6 ile sonraki d5 sürüşüne gerekli kuvvet kazandırılırken ikincisinde “gelişim temposu” kaybetmemek adına 1…d5 oynanıyor fakat Siyah adına elde edilen tek başarı serbest ama kayıp bir oyun oluyor!
Bir dizi değişik açılışa dair Dr. Tarrasch’ın anlayış ve görüşlerini artık öğrenmiş bulunuyoruz. “300 Satranç Partisi”ni klasikliğe terfi ettiren “doğrusallığını” takdir etmek için fırsat da bulduk ama aynı zamanda Dr. Tarrasch’ın bu “doğrusallığı” sıklıkla sığ ve yüzeysel özelliklere dayanan yargılara varmak için kullandığını da gördük.
Merkez stratejisine dair dar sınırlara hapsolmuş anlayışının modern görüşlere uymadığını ve yine aynı şekilde konumun karakterini çizen ve hatta onu yaratan piyon konfigürasyonunu (özellikle de merkezde) kendisi için alışılageldik biçimde dikkate almadığını etraflıca görmüş buluyoruz. Bu noktadan yola çıkarak “serbest oyun”, “sıkışık savunma” gibi sloganları satranç felsefesinin doğal gelişimini engelleyici bir etki yapmaları nedeniyle reddetmek zorundayız. Özellikle de Dr. Tarrasch’ın merkezde piyon sayısının azalmasının “merkezin teslimiyeti” anlamına geldiği şeklindeki görüşüne hiçbir zaman dostane bakamayacağımızı vurgulamak zorundayız.
Bu eksiklikler bir kenara bırakıldığında kitap birçok mükemmel şey sunuyor. Satranç literatürü “Modern Satranç Partisi” ile şüphesiz modern olmayan fakat son derece ilginç ve tavsiyeyi hak eden bir kitap kazanmış ve zenginleşmiştir. Özellikle konumsal oyuna yeni başlayanlar “doğrusallığı”ndan faydalanarak oyunlarını kuvvetlendirebilir ve uzmanlar için de Dr. Tarrasch’ın yeni eseri kesinlikle birçok değerli ve ilginç fikir sunuyor.