Çatrang veya çaturangaya dair ilk referansın bir İran kaynağı olan Kârnâmek-i Erdeşîr-i Bâbekân olduğundan bahsetmiştik. Buna dayanarak oyunun esasen bir Pers icadı olduğunu ileri sürenler olmuşsa da gerek Pers kaynakları gerek Arap kaynakları oyunun Hindistan icadı olduğunu kabul eder. Ancak kesin olan bir şey varsa o da oyunun İran’a hızlı bir şekilde geçtiği ve kısa bir sürede popüler olduğudur.
Satranca dair İran literatüründe ilk önemli kaynak Çatrang-namak (“Satrançname” olarak çevirebiliriz.) adındaki manzum eserdir. Alman tarihçi Nöldeke tarafından 650-850 yılları arasına tarihlenen manzume, daha sonra Firdevsi’nin ünlü Şehname’de de anlatacağı satrancın kökenine dair meşhur efsanenin ilk defa anlatıldığı metin olarak özel bir önem taşır.
Kısaca efsaneden bahsetmek burada yerinde olur. Çatrang-namak’ta anlatıldığı şekliyle Hint Racası Devasarm, 16 zümrüt ve 16 yakut taştan oluşan çatrang oyununu İranlılar’ın bilgeliğini ölçmek için icat eder ve oyunu 1200 deve yükü mücevher ve değerli taş ile 90 filden oluşan ve başlarında ünlü Tahtaritus’un bulunduğu bir kervan ile Sasani İmparatoru Hüsrev-i Nuşirvan’a (I. Hüsrev) yollar. Bir de mektup vardır:
“Şehinşah (şahların şahı) unvanına sahip olduğun ve bütün biz hükümdarların hükümdarı olduğun için adamların da bizimkilerden daha bilge olmalı. Eğer çatrangın yorumunu keşfedemezsen bize fidye ve haraç yolla.”
Şehinşah bunun üzerine üç gün süre ister ancak İran’daki hiçbir bilge çatrangı çözemez. Üçüncü günde Buhtak ailesinden Vajurgmitr, İran’daki en büyük bilge olduğunu kanıtlayacağını ve çatrangı çözeceği gibi Devasarm’ın da çözemeyeceği bir oyun yaparak ondan haraç alacaklarını söyler. Nitekim Vajurgmitr oyunu çözdüğü gibi kervanbaşı Hintli Tahtaritus’u da 12 defa yenmeyi başarır. Nev-Erdeşir adını verdiği tavlayı icat eden Vajurgmitr’i şehinşah Hüsrev-i Nuşirvan büyük bir kervanla Hindistan’a yollar. Devasarm oyunu çözemez ve böylece İranlılar’a haraç vermek durumunda kalır. Manzume çatrangı zaferin insan zekâsı tarafından kazanıldığı bir oyun olarak tanımlayarak biter.
Bu efsanenin önemi elbette çatrangın kökeninin Hindistan’a dayandırılması. Kronoloji olarak I. Hüsrev’in tahtta olduğu yıllar da satrancın doğuşu olarak kabul edilen yıllarla hemen hemen örtüşüyor. (M.S. 6.yüzyılın sonları) Nitekim Arap el-Mesudi de Murûc ez-Zeheb (Altın Bozkırlar) (M.S. 947) eserinde Nuşirvan’ın Hindistan’dan üç şey getirdiğini yazar: “Kelile ve Dimne” adıyla bildiğimiz Hint masalları, çatrang ve saçı kalıcı bir siyaha boyayan Hint boyası.
Firdevsi Şehname’de aynı hikâyeyi biraz farklı detaylarla ve elbette daha güzel bir şekilde anlatır. Bu sefer oyunu çözen ve tavlayı (nard) icat eden I. Hüsrev’in veziri Bozorgmehri’dir. Hikâye tabii yine İranlıların üstünlüğüyle sonuçlanır.
Satranç taşlarının isimleri Avrupa dillerine [Örnek vermek gerekirse: İngilizce rook-rukh (kale) veya Rusça ferz-firzan (vezir)] genellikle Farsça’dan geçmiştir ve bu anlamda Murray çatrangın modern satranca katkısının çaturangadan daha fazla olduğunu belirtir. Zira Araplar oyunu Perslerden öğrenecek ve İslam İmparatorluğu sayesinde oyun Avrupa, Kuzey Afrika ve Anadolu da dahil olmak üzere geniş bir coğrafyaya yayılacaktır.