Nispeten geç bir tarihte olmasına karşın şatranjla Avrupa’nın tam olarak ne zaman tanıştığı da tartışmalı bir konudur. Her ne kadar bunu Şarlman’a ve Karolenj Dönemi’ne kadar (8.-9. yüzyıl) götüren yahut Vareg Muhafızları’ndan Vikinglerin Konstantinopolis’ten İskandinavya’ya oyunu taşıdığına dair mitik hikayeler varsa da von der Lasa’nın da belirttiği gibi ilk yazılı belgeler binyılın başında ortaya çıkmıştır ve bu tarihten öncesi spekülatiftir. Ancak Murray bu konuda -fazlasıyla bilimsel olduğunu söyleyemeyeceğimiz- linguistik incelemeler neticesinde terimlerin 9. yüzyılda şekillenmiş olduğu neticesine varır ve giriş tarihi olarak bunun daha uygun olduğunu belirtir.
Yine de ilk yazılı belgelerden bir süre önce, yani binyılın öncesinde, Avrupa’nın şatranjla tanışmış olduğunu düşünmek akla yakındır. Mekansal olarak bu geçiş sürecinde Endülüs ve Sicilya’daki Arap hakimiyeti sayesinde özellikle İspanya ve İtalya’nın öne çıktığını ve şatranjın Avrupa’daki varlığıyla ile ilgili ilk belgelerin beklenebileceği gibi buralarda bulunduğunu görüyoruz.
Satrançtan bahsedilen ve tarihi tartışmalı olmayan ilk belge Urgell kontu I. Ermengol’un vasiyetidir. 1010 yılında Barcelona Kontu Ramon Borrell’in Kurtuba üzerine düzenlediği sefere katılan Ermengol, bu sefer esnasında hayatını kaybeder. Seferden hemen önce yazdığı düşünülen vasiyetinde Ermengol, satranç taşlarını Aziz Gilles Manastırı’na bağışladığını yazar.
Yine Kontes Ermesinde, ki kendisi az önce bahsettiğimiz Barcelona Kontu Ramon Borrell’in eşidir, 1058 yılındaki ölümünden önce sözlü dile getirdiği ve ölümünden sonra kâğıda dökülen vasiyetnamesinde kristal satranç taşlarını Güney Fransa’nın Nimes kentindeki St. Gilles Manastırı’na bağışlamıştır.
Ostia Kardinali Petrus Damiani (1007-1072) -ki daha sonra kilise tarafından aziz ilan edilecektir- Başdiyakoz Hildebrand (daha sonra Papa VII. Gregorius) ve Papa II. Aleksandr’a gönderdiği bir mektubunda (1061) ruhban sınfının işlediği günahlardan bahsederken Floransa Piskoposu’nun satranç oynadığını gördüğünü yazar. Damiani scachus hakkında kilisenin bir yargısı olmadığını kabul eder ancak scachus‘u zar oyunu –alea- sınıfına sokarak satrancı oynaması günah oyunlar kategorisine böylece dahil eder. Bu satrancın zarla oynanan bir versiyonun Avrupa’da da yayıldığını gösteren bir olgu olabilir kuşkusuz ki zarla ve zarsız oynanan farklı versiyonların olduğuna dair 13. yüzyıl literatüründe kanıtlar mevcuttur.
11. yüzyıla ait erken dönem referanslarına İsviçre ve Güney Almanya’da da rastlamaktayız. Einsiedeln Manastırı’nda bulunan elyazmalarında karşımıza çıkan Versus de scachis kuşkusuz bunların arasında en önemlisidir. Satranç oyununun kurallarıyla birlikte tasvir edildiği manzumenin tarihlenmesi konusunda muhtelif iddialar mevcuttur. Murray’in 11. yüzyıl ortasına tarihlemeyi uygun gördüğü elyazması Helena M. Gamer’ın 1954 tarihli Speculum dergisinde çıkan makalesi “The earliest evidence of chess in western literature : the Einsiedeln verses” ta inandırıcı bir şekilde -aynı yahut benzer el yazısının manuskriptte yazdığı epitaflar, yazı karakteristiği gibi noktalar göz önüne alındığında- ileri sürdüğü gibi 10. yüzyıl sonu- 11. yüzyıl başına tarihlenebilir ki Gamer burada daha da kesin olarak 997 tarihini verir. Bu da söz konusu manuskripti Avrupa’da satranca dair en erken referans yapar.
Peki Gamer’ın tarihini doğru kabul edersek Einsiedeln manzumesi Murray’in anahatlarıyla çizdiği, satrancın Avrupa’ya Araplar kanalıyla Endülüs ve İtalya’dan girdiği iddiasını gözden çıkarmamızı gerektirir mi? Buna kesinlikle hayır denebilir. Zaten Gamer’a göre de oyun Orta Avrupa’ya -Murray’nin daha çok vurguladığı İspanya’dan ziyade- İtalya kanalıyla ulaşmıştır ve burada Gamer Arapların yanı sıra Bizans etkisinin de göz ardı edilmemesi gerektiğine dikkat çeker.
Görülebileceği üzere satrancın Avrupa’ya girişi, tıpkı kökeni gibi tartışmalı bir konu olup daha fazla araştırılmayı kesinlikle hak etmektedir.